15 Aralık 2020 Salı

36 Saatte Sicilya’yı Gezdim!!

 

Gezdim!!

Bir yerlerde şunu okuduğumu anımsıyorum ‘Sicilya’yı görmeden İtalya’yı anlamak mümkün değildir.’

Benim Sicilya’ya gitmem öyle planlı programlı bir seyahat değildi açıkçası. Çift olan iki yakın arkadaşımın beni çağırmasıyla vizem bitmeden giriş çıkış yapayım diye onların gidişinin ertesi günü akşam 6 uçağıyla yola koyuldum. Hayatımda yaptığım en kolay tatildi çünkü uçak bileti dışında her şey ayarlanmıştı; kalınacak ev, gezilecek ve gidilecek yerler hatta yiyeceğimiz yemekler bile. Hayatımda en kolayı dememin sebebi genelde bunları hep ben araştırırım ve bu planlar hep benden çıkacağından kafa olarak yorar beni.

İtalya genel olarak çok sevdiğim ve gezmekten keyif aldığım bir ülke Euro TL hesabından uzaklaşıp Euro kazanıyormuş gibi para harcayınca aslında pahalı değil. Yani Türkiye’de 10 TL ye öğün geçirmek imkansız fakat 10 Euro’ya et yemeği yemek bence cidden ucuz. Hatta daha önce gittiğim Avrupa ülkelerine kıyasla Sicilya bana ucuz gelmişti.

Havalimanında uçağı beklerken biraz araştırdım bomboş gitmemek için Sicilya’ya. Sicilya siyasi politikalar ve mafya sebebiyle turizm olarak diğer şehirlere göre biraz geri kalmış fakat tarihi çok eski zamanlara dayandığından ve bir çok millete ev sahipliği yaptığından dolayı farklı kültürlerin mimarisini görebilirsiniz yazıyordu. Akdeniz’in en büyük adası aynı zamanda da Etna yanardağının bulunduğu yermiş. Aktif bir yanardağ olduğu için turistlerin ilgisini çekiyormuş. Genel olarak bloglarda şaşırtıcı olarak boş bir yer olduğu söylense de bana öyle boş gelmedi insan kalabalığı gayet fazlaydı.

Açıkçası Etna yanardağını duymuştum fakat Sicilya’da olduğunu havalimanında öğrenmiştim.

Hava durumuyla ilgili değişken olduğu söyleniyor fakat Mayıs ayında bence tatil için gayet güzel bir dönemdi.

Gittiğim akşam dışarıda vazgeçilmezim olan pesto soslu makarnamızı yiyip dışarıda biraz bişeyler içip kaldığımız eve geçtik. Makarnanın tadından bahsetmiyorum bile ağıza gelen fesleğenin tazeliğini anlatmıyorum zaten. İçki içtiğimiz yerlerde de bizim yaş grubumuz insanlar vardı tam sevdiğim ortam eski asmalımescit. Kaldığımız ev şehir merkezine çok yakın İtalyan mimarisiyle döşenmiş güzel bir evdi. Anlayacağınız her şey tam tıkırında ilerliyor ve keyfime de diyecek yok.

Kaldığım oda

Ertesi gün sabah erkenden rotamız Taormina. Taorminayla ilgili aklımda kalan en önemli detay tüm balkonlarda saksı olması ve saksıların kafa şeklinde olması. Bunu şu an araştırıp öğrendim ki çok ilginç bir hikayesi varmış.

Eski zamanlarda müslümanların egemenliğindeyken, genç bir kız çiçeklerini sularken yoldan geçen bir Mağribi’yi görüp aşık olur. Mağribi’de kıza aşık olmuştur fakat adamın kendi ülkesinde zaten bir karısı ve çocukları varmış. Bunu duyan kız kıskançlık krizlerine girip Mağribi’nin kafasını kesip saksı yapmış ki hep yanında kalsın buradan hiç ayrılmasın diye. İçine de çiçek ekmiş bizim manyak, çiçek o kadar büyümüş ki bunu gören diğer insanlar da (tabii olayı bilmiyorlar) saksılarını kafatası şeklinde yapmışlar ki çiçekleri kızın çiçeği kadar büyüsün. Ben böyle bir vahşeti uzun zamandır duymamıştım der hikayeyi buradan sonlandırırım.

Taormina ya trenle gittik ve yol boyunca muhteşem bir deniz manzarası var. Taormina’ya ulaşmak için Giardini istasyonunda inmemiz gerekiyor indiğimiz yerde taksi beklerken gözlemlediğim kadarıyla insanlar denize giriyordu yani zamanınız bol ise burada böyle bir mola vermek güzel olabilir. Şehir merkezi tepede kaldığından taksiyle dolambaçlı yollardan geçerek en tepeye çıktık burada da muhteşem bir manzarayla karşılaştık. Aslında burada bir gece geçirmek çok güzel olabilirdi çünkü Taormina gece hayatıyla ünlü bir yer. Bunu tadamadan dönmek biraz kursakta kalsa da gündüzü de tatmin etti.

Genel olarak Taormina tam bir Akdeniz kasabası. Yemekleri, iklimi, insanları,mimarisi çok da bize uzak değil açıkçası. Burada yediğim en güzel şey bruschetta oldu. Sicilya’ya gelindiğinde Taormina mutlaka görülmesi gereken bir yer.

Pek bilgim olmasa da rotayı Etna’ya çevirdik. Daha önce söylediğim gibi hava gayet güzel olduğu için ince kıyafetlerimiz ve spor ayakkabılarımızla tur otobüsüne binip Etna’ya çıkmaya başladık fakat ilginç bir durum var ki yanardağın niyeyse sıcak olacağını düşünürken hava git gide soğumaya hatta yukarı doğru çıktıkça hafif bir dolu ardından şiddetli bir kar yağışı ve sonunda hava öyle bir bozdu ki zirveye çıkamadık. Orada bir restaurantta mahsur kaldık. Mahsur kalmak dediysem de pesto soslu makarnam ve beyaz şarabımla çok da kötü olmadı. Tabii biz bekledikçe kar daha da şiddetlenmeye başladı ve bizim şehir merkezine geri dönmemiz için yolları açacak kar küreme araçlarını beklememiz gerekti. Fakat mahsur kalmış olsak da düşündüğünüz kadar hiçbir şey görmemiş değildik yanardağ aktif hale geldiğinde lavların yakmış olduğu kasabayı gördük. Herhalde hayatım boyunca görebileceğim ve gidebileceğim en değişik turdu benim için eğer giderseniz Sicilya’ya Etna’ya da muhakkak gidin. Yanınıza kalın bişeyler almayı unutmayın tabii.

Dönüş yolunda otobüsün indirdiği yerden bir kaç hediyelik eşya ve magnet alıp taksiye atlayıp havalimanına yöneldik tekrar.

36 saatte çok güzel bir adaya gidip aynı zamanda güzel bir kasaba gördüm ve bence en güzel yanıysa aktif yanardağa çıkmak oldu. Bu deneyimi kelimelerle anlatmak cidden çok zor oranın havası,heryerin simsiyah oluşu ve yanardağın hala aktif oluşu cidden görülmeye değer.

Deniz Acısu

Hiç yorum yok: