15 Aralık 2020 Salı

Hızlı Lviv Turu!!




Lviv ya da diğer adıyla İlbav nüfus olarak batı Ukrayna’nın en büyük şehri olmasına rağmen aslında Ukrayna’nın yedinci en büyük kentiymiş. Bence bizim için kimlikle girebilme olayı başladıktan sonra şehrin nüfus yoğunluğu iyice artmıştır çünkü cidden ülkedeki Türk yoğunluğu şaşırtıcıydı. Ben gideli aslında yaklaşık bir yıl oldu fakat fil hafızalı olduğum ve karantina süresince bu anıyı silmemi sağlayacak herhangi bir anı ekleyemediğimden her detayı gayet iyi hatırlıyorum.

En başından anlatmaya başlıyorum o halde.



İlk olarak yakın arkadaş grubuyla gittiğim bu tatilde biletlerimizi THY’den aldık. Kalacağımız yeri de AirBnb’den ayırtıp yola çıktık.Her şey gayet yolunda gidiyordu, uçakta aynı şirkette çalıştığım biriyle tanıştım ve taksiyi biz(3 kişi) ve yeni tanıştığımız çocuk beraber kullandık,önce çocuğu bırakıp ardından biz tahmini adrese doğru ilerledik. Aslında gayet beğenerek tuttuğumuz evin taksinin indirdiği noktada ki eski ev olmayacağına gayet emindim fakat tuttuğumuz ev o eski evmiş fakat içi yenilenmiş(!) bu tatilden sonra airbnb ye olan güvenim sıfırlandığı için bir daha otel ayarlamaya ant içtim.

Evimizin hemen yanı

Genel olarak böyle olumsuzlukların modumuzu düşürmesine engel olduğumdan hemen valizleri bırakıp dışarı çıktık.

Önceden yapmış olduğum araştırmaların etkisiyle önce Postha na Drukarskii ye gidip tıka basa makarna yedik. Anladığım kadarıyla burası eski bir postahane çünkü içeride duvarlar kartpostallarla kaplı ve eski postahane malzemeleri sergileniyor bu detaylardan ziyade benim en ilgimi çeken şey mükemmel pesto soslu makarnaydı. Zaten iştahı yeterince fazla olan bendeniz gözü dönmüş bir şekilde iki porsiyon makarnayı gömmüştüm.

Arkadaşlarımla genel olarak aynı zevklere sahip olduğumdan biz açıkçası kültür turizminden ziyade sadece yeme içmeye odaklı bir tatil planladık fakat bununla beraber şehirde gitmemiz gereken heryeri de görmüş olduk. Makarnacıdan sonraki durağımız Lviv Coffee Manufacture oldu. Burada kahve içtik fakat kahve sigara keyfi yapamadığımız için daha sonra açık alanı olan yerleri tercih ettik.

Coffee Manufacture

Lviv’e dair en sevdiğim şey fiyatların çok ucuz olmasıydı. Döviz kurlarının arttığı ve genel olarak yurtdışı tatillerinde çok büyük paralar harcandığı bir dönemde olmamıza rağmen açıkçası ben İstanbul’da günlük rutin hayatımı yaşarken bile daha çok para harcıyorum. Bunu bir örnekle açıklarsak turistik bir restoranda yendiğimiz makarnanın porsiyonuna 13 TL gibi bir rakam verdik fakat İstanbul’da turistik bir restoranda minimum ödeyeceğimiz rakam aynı makarnaya 40 TL. Böyle bir doğru orantıyla fiyat oranlarını anlayabilirsiniz.

O meşhur kahveciden sonra uçakta tanıştığımız çocuğun bize önerdiği vişne likörü satılan ünlü yere gitmeye karar verdik. Mekanın adı Drunk Cherry. Zaten likörü tadınca neden ünlü olduğunu hemen anlıyorsunuz. Alkole mesafeli olan ben bile en sevdiğim meyve olan vişneden yapılma liköre bayıldım. Orada ayaküstü bir kaç likör içip bizim uçakta tanıştığımız çocuk ve arkadaşıyla biraz muhabbet edip onlardan ayrılıp spontane bişeyler yapmaya karar verdik ve likörcünün hemen yanında kalan striptiz club a girmeye karar verdik fakat önünde biraz takıldıktan sonra aslında çok tarzımız olmadığını düşündük çünkü içeri giren tipler çok tarzımız değildi. Bizde Pravda Beer Theatre gitmeye karar verdik.

Beer Theatre içeride envai çeşit bira olan bir mekan ve benim gibi bira seven biri için bulunmaz bir yer. Akşam 19.00 dan sonra bilmediğimiz bir dilde canlı müzik olması da güzel bir deneyimdi açıkçası. IPA biraları kesinlikle tavsiye edilir. Fiyatları hatırlamasam da genel olarak Lviv’de her yer çok ucuz olduğundan İstanbul’da yaşayan kimseyi yormayacağından eminim. Zaten sabah erkenden kalkıp uçağa yetişip tüm günü de sokaklarda geçirdiğimizden ilk günü böyle kapatıp uyumaya geçtik.

Beer Theatre

İkinci gün bizim için biraz geç başladı ve daha önceden listeme eklediğim Baczewski’ye doğru yol aldık. Burası açık büfede şampanyalı kahvaltısıyla ünlü tarihi bir mekan açıkçası kahvaltısına bayılmasam da içerinin ortamı için kesinlikle gidilir. Bahsedildiği gibi sıra beklemedik bu bizim şansımızaydı. Mekan bana biraz dönem filmlerini andırdı ve dönem filmlerine bayılan ben için gerçekten güzel bir deneyimdi. Piyano ve papağanlar eşliğinde şampanyalı kahvaltı on puanı haketti.

Baczewski
Baczewski

Artık turistik bir yeri görmemiz gerektiğinden belediye binasına çıkmaya karar verdik. Üşengeç bir grup olarak farkında olmadan en yorucu aktiviteyi seçmiş olduğumuzu bilmiyorduk tabii. Çık Allah çık, çık Allah çık insan kalabalığı bir yandan sıcak hava bir yandan fakat en fecisi bitmek bilmeyen merdivenler. En tepeye çıktığımızda bitmiş bir halde niye buraya çıktık diye düşündük. Evet bir manzara var ama bu efora değer miydi düşündürür.

Belediye binası manzarası

Bu etkinlik bizi kendimize getirdi ve yeni bir yer daha görmeye karar verdik ve rotamızı House of Legends’e çevirdik ki yine merdivenler… Burası da terasındaki ilginç arabayla ünlü. Bir de cüce kazanı var buraya da para atıp dilek diliyorsun. Dünya üzerinde para atılarak dilek dilenen bir çok yerde dilek dilemiş bendeniz yine paramı attım ama yine tutmadı ve üzerinden bir yıl geçmiş olduğundan rahatlıkla söyleyebiliyorum ki tutmuyor. Bu mekanda yeme içme mevcut fakat biz yemedik sadece terasa çıkıp fotoğraf çekilip çıktık.

House Of Legends
House Of Legends terası

Artık akşam yemeği yemek farz olduğundan yeni rotamız Meat and Justice oldu. İşkence temalı mekanın etlerine bayıldık ve konsept cidden çok hoşumuza gitti.

Meat and Justice’de hesaplar böyle geliyor!

Zaten Lviv’de en hoşumuza giden olay her mekanın farklı ve ilgi çekici bir konsepti olması, benim gibi hızlı tüketip sıkılan biri olsanız bile buraya tekrar gelmek isteyeceğinize eminim. Bu arada biz ekim sonu gibi gitmiştik ve bence hava mükemmeldi kışın soğuğunda rahat rahat gezilemez yazın da çok sıcak olduğu için bunaltır. Bence tarih olarak bahar ve sonbahar dönemini tercih etmek mantıklı olacaktır.

Opera binası

İkinci günümüzde yol üzerinde herhangi biryerde Aperol Spritz içip meşhur mazoşizm temalı mekana gitmek için yola koyulduk. Orada bir kaç video çekmiştim fakat +18 olacağından ötürü paylaşmıyorum. Bence güzel bir deneyim Lviv’e gidenler mutlaka uğramalı çünkü eğlenceli bir ortam var ve buranın kapısında uzun bir kuyruk oluyor bunu unutmayın. Ayrıca mekanın adı Masoch cafe.

Biz çok planlı programlı hareket etmediğimizden üçüncü günü gidemediğimiz yerlere ayırdık. Zaten üçüncü günün sonunda denediğim yeni şeyler yüzünden mide fesatı geçirecektim. Şimdi üçüncü gün gittiğimiz yerlerin üzerinden hızlıca geçeceğim.

Kryivka herhalde en popüler yeridir içeriye giriş için parola söylemeniz gerekiyor. Parola: ‘Slava Ukraine’ yani şanslı Ukrayna diyorsunuz evet mekan ilginç yeraltında bir mahzen fakat yemekler hiç benlik değildi. Bence mekanı görmek için gidilebilir ama yemek yenebilecek çok daha güzel yerler var.

Marusia da bloglarda çok övülen bir mekan. Ukrayna mantısı Vareniki satıyorlar, bu mantılar üç çeşit tavuklu, etli ve peynirli. O kadar övülmüştür ki bloglarda bizde hepsinden birer porsiyon aldık denemek için ama sonuç hüsran kesinlikle methiyeler yazılacak bir şey yok ortada. Bence bizim Bodrum Mantı’nın, Casita’nın yanından geçemez.

Bu mantıcının olduğu tarafta Handmade Chocolate Cafe var. İşte methiyeleri hakeden yer burası arkadaş ben hayatımda bu kadar güzel çikolata yemedim. Kesinlikle tavsiyedir.

Her şey çok ucuz olduğu için ben yol üzerinde gördüğüm her şeyi yedim. Genel olarak şehre puanım on üzerinden dokuz zaten bu sebeple tekrar gitmek için gün sayıyorum. Yerel lezzetleri seviyorsanız deneyiniz fakat bizim damak tadımıza uyan yemekleri tercih eden ben gayet memnundum sonuçtan.

Yazımın sonuna gelirken Lviv ile alakalı şunları söyleyebilirim uzun zaman sonra ilk defa kendimi zengin hissetmiştim ayrıca küçük bir meydan üzerinde olmasına ve heryerin aynı yere yani Rynok Square’e çıkmasına rağmen yapabileceklerinizin sınırlı olduğunu düşünmeyin biz günde yirmibin adım attık şehiri gezmek için. Toplu taşıma ya da taksi sadece havalimanı transferi için kullandık çünkü cidden küçük bir yer, tekrar gitmek için can attığım bir yer. Alışveriş konusunda benim ilgimi çekmedi çünkü bitpazarı diye bahsedilen yerde satılan ürünler basit ve gereksiz şeylerdi. Genel olarak fiyat performans açısından on puanı hakediyor şehir ve umarım tekrar buluşuruz.

Deniz Acısu


Hiç yorum yok: